KENDİ NEFSİNE HÜKMEDEMEYEN ADAM BAŞKASINA HÜKMEDEMEZ
BismillahirRahmanirRahim. Allah lütuf ve kerem sahibidir. Medet yâ Sultan!
Şâh-ı Nakşibend hazretleri bu tarikat-ı âliyyenin (Nakşibendî tarikatının) piridir, başıdır. Şeyhimiz sulta-nü’l-evliya Şeyh Abdullah Dağîstanî hazretleri: “O olmasa Nakşibendî tarikatı olmazdı” diye söylerdi. Allah sırlarını takdis etsin! Bereketleriyle bereketlendirsin, onların feyziyle bizleri feyizlendirsin, onların nurlarıyla bizleri nurlandırsın, onların iman çerağından bize de ikram eylesin.
“İman nedir?”
İman en büyük cevherimizdir. Tıpkı kıymetli eşya satan bir yere hırsızların tamahı gibi ona musallat olan da çoktur. Geceleyin camı çerçeveyi aşağı indirip alıp gitmesinler diye dükkânların önünü muhafaza altına alırlar. İman en kıymetli cevherdir, şeytan onun arkasına düşer, insanları imansız yapmak için veya imanlarını çalmak için veya sâlih amellerini yürütmek için arkasında gezer. Allah şeytanı da bizden uzak eylesin.
Sen şeytana davetiye çıkarırsan şeytan seni bırakır mı? Şeytan kovulduğu halde gene, “Biz eski arkadaşız, sen öfkelendin, münasebetsiz laf söyledin, ama ben sana darılmam, eski ahbaplık üzerine devam edelim” diye yılışarak gelir. Senin öfkelenmenden ümit kesmez, bekler. Şeytanın işi gücü ahbap edinmek, çevresini genişletmek, çok fazla cemaat toplamaktır.
“Şeytan niçin çok fazla cemaat istiyor?”
Şeytan der ki: “Kıyamet gününde peygamberler de evliyalar da imamlar da arkalarında üçer beşerlik kimselerle geldiklerinde, benim arkamdan kara bulut gibi gelecek olan cemaati görmelisin. Şimdi sana darılmam, damarıma bassan, kuyruğumu çeksen zararı yok, beni bırakma, Ahbaplığımızın yenilenmesi münasebetiyle bir şölen verelim” diye gene yılışarak gelir. İşte şeytanın işi gücü kendisine inanan kimseleri bend etmektir. İman ile küfür bir arada durmaz. Ya iman ya küfür. Ve şeytan çok kimseleri öylece aldatır: İmanını çalar, imansız bırakır. Kefenini çalar, kefensiz bırakır. Sâlih amelini çalar, sâlih amelsiz kalır.
Hâsılı kelâm o müminin nesi varsa alır ve cascavlak ortada bırakır ve der ki: “İnsanoğluna ebedî hıncım var, âdemoğullarının cennete girmelerini istemem, hepsi cehenneme gitsin isterim. Benim davam budur, sakın ha söyleme, ben insanoğlunun tümünün bana bağlanmasını isterim. Kıyamet gününde öyle bir halde gelmek isterim ki arkamdaki kalabalık hiçbir peygamberde olmasın!”
Aman yâ Rabbi! Şeytana tutuldun mu kurtulması çok zor. İşte bu zamanda şeytan, çok insanları bu suretle kendine bağlamış, “Cennet yolu bendedir, zevkü sefa bendedir, hoş hayat bendedir” diye bir sürü edebiyat değîl edepsizlikle insanoğlunu aldatır ve beraberinde götürür. Şeytanın götüreceği yer bellidir: İstikamet cehennemdir.
“Şeytanın yolunu nasıl kapatırsın?”
Şeytan iyilik yaparsan kaçar. Namaz kılarsan gene kaçar. Zikir çekerken kaçar ama namazını bozmak için gelir. Namaz kılmayana kolay yaklaşır, namaz kılana kolay yaklaşmaz. Namaz şeytana siper olur ve tutar. O siperi atlayıp da onun sahibine yetişmek zor olur. Şeytanın şerrinden kurtulmak istersen, ilk olarak zâkirlerden yani Allah diyenlerden olmalısın. Cenâb-ı Allah, Allah diyenleri bırakmaz. Allah diyenleri şeytana bırakmak, Allah’ın şanına uymaz. Şeytan, insanın iyilik yapmasına müsaade etmez.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) konuştuğunda sordu: “Ümmetlerimi niçin iyilikten menedersin?” “Yâ Muhammed, senin ümmetlerin bir hayır işleyecekleri vakitte benim üzerime testere koyarlar, ikiye keserler. Bir sadaka verilse, bir iyilik yapılsa aynı eziyet olur!”
Şeytan, iyilik yaptığında yanında durmaz. Secde ettin mi ümidi keser. Kavgayı bıraktın mı hüzne boğulur. Şeytan, insanın birbiriyle teke tek kavga etmesini istediği gibi büyük toplumların ve milletlerin çarpışmalarını, çatışmalarını, vuruşmalarını, harbe girmelerini, birbirlerini katletmelerini, mallarını gasbetmelerini ister. Uğraştığı budur. Zaten bunlar olmasa insane cennette yaşıyor gibi olur. Şeytanın sözüne inanılmaz.
“Şeytanı nerede bulacağız?”
Şeytanı bulamayan adam demek ki şeytanı kendi içinde saklamış da göremiyor. Şeytan meğer onun içindeymiş. “Şeytanı bulamadım, göremedim” dedi mi, gel buraya senin arayıp bulamadığın şeytan demek ki dışarıda değil içerideymiş. Dışarıda olsaydı sen de bulacaktın. Demek ki şeytan senin içinde saklanmış. Şeytan, sendedir. Şeytan hem sendedir ve şeytana sen hizmet edersin. Şeytanı bulamadım, diyen adam demek ki kendi kendinde şeytanı saklıyor. Şeytanın kulu olmayasın!
“Şeytanla beraber olmak nasıl?”
İnsanoğlunu bir felâketten öteki felâkete düşüren şeytandır. Şeytan insanları birbirleriyle muharebeye düşürdü; 1914′ten 1918′e kadar süren 1. Cihan Harbi’nde o zamanın hükmüne göre en kuvvetli silâhlarla dört sene boyunca harbettiler. Şeytanı dinlemekten dolayı cephelerde topla tüfekle vuruşan milyonlarca insan telef oldu, yüzbinlerce binalar ve saraylar harap oldu. Şeytandan uzak dur, yanına yaklaştırma. İyilik yap, iyilik yaptığın vakitte şeytanın sana yaklaşmasına izin yoktur. Secdede iken de yaklaşmasına izin yoktur, gene de kendini gözet, şeytanın ağına düşme. Örümcek ağına düşen bir sineğin kurtulması nasıl imkansızsa şeytanın ağına düşen de kendi kendini kurtarıp çıkaramaz artık. Ancak dıştan bir müdahale gelmesi lâzım, o müdahale olmasa işi biter. Onun için müminler şimdi esfel-i sâfilindedir. Dünyanın duruşu en aşağıdadır, gökler yukarıdadır. Yedi kat yer ayağımızın altındadır ve o şeytanın şerrinden Allah’a sığınıp Allah’a kaçmak yeğdir, çünkü şeytanın ağına bir defa tutulan elinden zor kurtulur. Tutulmamaya dikkat et: iyilik yaptığın müddetçe, secde ettiğin müddetçe, abdestli gezdiğin halde şeytanın ağına basmazsın. Şeytanla ahbaplık kurma, şeytanla ahbaplık olmaz. Senden olmayana ahbaplık yapma, geçerli değildir. Bilhassa inananların inanmayanlarla buluşmaları, onlarla muhabbetleri bir maslahata, bir hikmete dayanıyorsa ise zararı yok, belki onlara bir fayda yetiştirir. Lâkin yüzücü olmayan bir adam selin alıp götürdüğü bir kimseye yardıma gideyim derse o da boğulur. Yüzme bilmeyen adam boğulur.
Kendi nefsine hükmedemeyen adam başkasına hükmedemez.
Elbette ki inananların inanmayanlara karşı üstünlükleri vardır. Dikkat etmediğin vakitte şeytan sana temellük eder, bu benimdir, der. Şimdi şeytanın kol gezen ordularının ve askerinin haddi hesabı yoktur. Ayak basacak yerde nerede mayın olduğunu Allah’tan başka bilecek yoktur. Bazı tecrübe sahipleri bilir, onları dinlemeden, ben buradan yürür çıkar giderim, derse ummadığı yerde şeytanın nişanına gelir ve şeytan onu düşürür, zapteder ve torbasına alır, götürür. Şeytanın torbası çoktur, ne kadar imansız varsa torbasına sığar. Ne kadar Allah peygamber tanımayan, ne kadar mecus varsa sığar. Hepsini bir yere topladıktan sonra imha ameliyesi yani temizlik başlayacaktır.
Şeytan, ağına tutulup da kavurma küpüne inen insanları kızartıp veya çiğ çiğ yer.
Küfrün içine düşme. Yâ rabbi, şeytanı bizden uzak eyle, şeytanın amelinden de bizi uzak eyle. Bir kimse şeytanın tâlim ettiği yola düşerse iflah olmaz. Allah (c.c) bizi şeytanın fitnesine düşmekten korus ;n ve bize uyanıklık versin. Tek sultan Allah, dinin sultanını gönder, yâ Allah şeriatın sultanını gönder; yâ Allah, vaktin sultanını gönder; yâ Allah, ecdadımızın itibarını iade eyle, yâ Allah, onların şevketli, kuvvetli, kudretli ve azametli imparatorluklarından daha büyük şerefli ve iftiharlı ve nurlu peygamber sancaklarını mağripte, maşrikte aç yâ Allah,
Allah Allah Allah Allah Kerîm Allah
Allah Allah Allah Allah Rahîm Allah
Allah Allah Allah Allah Sübhan Allah,
bi-hürmetil-hâ-bîbi bi-hürmeti’l-Fâtiha.
- Şeyh Nazım el Hakkani (ks)
Bismillahir Rahmanir Rahim
Tasavvuf terbiyesinin asıl hedefi kâmil insan yetiştirmektir. Ariflerin tarifine göre kâmil insan, Allah’a aşık olmuş, kalbi gaflet ve manevi kirlerden zikir ile huzur bulmuş, (arınmış) gönlü boş arzu ve sahte sevgilerden arınmış, nefsi ilâhi emirlere itaat edecek bir kıvama gelmiş; kısaca içi ve dışıyla Yüce Allah’a teslim olmuş insandır. İşte bu kıvamı bulmak için önündeki rehbere samimi olarak inanmaya, gücü nisbetinde emir ve tavsiyelerine uymaya teslimiyet denir. Akıl sahibi olan ve insanlığı “göreceli” olmayan her insan teslimiyetin bir kafese sokma değil, aksine huzur dolu günlere ve özgürlüğe ulaşmak olduğunu görmekte zorlanmayacaktır…
İslâmı hakkıyla yaşayabilmek ve hakîkî kullukta bulunabilmek ancak teslîmiyetle mümkündür. Kulluk, aslında teslîmiyet demektir. Kalb, ancak teslîmiyetin tam olmasıyla huzûra kavuşur. Teslîmiyet, gönüldeki kederi ve sıkıntıyı izâle eder. Rûh, sevdiği ile beraber olur. Teslîmiyet ehli, dâima Hakk Teâlâ Hazretleri ile beraberdir.
İçi ve dışıyla Hakk’a teslim olan kimse, Allahu Tealâ’dan başka her şeyin köleliğinden kurtulur, hür olur, kalbi Allah ile huzur, ilâhi aşk ile hayat bulur. Hakk’a itiraz eden kimse ise, iradesini nefsinin eline vermiş olur. Bundan sonra o kimse kendisini hür irade ve hürriyet sahibi görse de, aslında bütün yaptıkları bir çeşit köleliktir. Çünkü bu kimse, devamlı nefsine köle, şehvetine esir, midesine hizmetçi, maddeye bekçi, insanların aferin ve alkışına bağımlı bir halde hayat sürmektedir. Böyle bir hayat şeref ve hürriyet değil, tam manası ile zillet ve köleliktir.
Aşure Günü – Hadra Zikir
1663 Wheat Hill Rd.
Sidney Center, NY 13839
Peru’daki Osmanlı Dergahı, tebliğde sınır tanımıyor And Dağları arasında kalan Kızılderili köylerine tebliğ çalışmaları yürüten ‘Osmanlı Perulular’ sınır ve mesafe tanımıyor 22 Şubat 2013 / 07:37 And Dağları arasında kalan Kızılderili
“Prayer Vigil”, Amerikan Kızılderililerinin organize ettiği ve her yıl, Beyaz Saray’ın önünde, herkese açık ve iki gün süren, “dünyada barış” amaçlı bir etkinliktir. Son on yıldır, Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi Hz. ve müridlerinin de davet edildiği bu etkinliğe Şeyhimizde büyük önem verirdi. 2002′deki ilk “Prayer Vigil”e, halifesi Lokman Efendi’yi göndermişti ve Lokman Efendi
‘İmana Giden Yol’ Şeyh Nazım ile röportaj – Havadis Gazetesi
Bab-ı Alem, MPL TV: ‘Kıbrıs Osmanlı Dergahı & Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi Hz.’ 2010 ( 1/6 ) ( 2/6 ) ( 3/6 ) ( 4/6 ) ( 5/6 ) ( 6/6 )
SABAH Gazetesi, Şeyh Nazım Kıbrısi ile Röportaj ”İnsanlara ARSLAN Lazım”
TNT Tv Hayatın Şifreleri Programı – Şeyh Nazım el Kıbrısi 5/10/2011 1 2 3 4 5 6 7
Şeyh Mevlana Nazım Kıbrısi Hz.’den Vakit Gazetesi Röportajı
KIBRIS, Nakşibendilerin dergahına girdi, Şeyh Nazım ve müritlerinin bir gününü izledi Pazar, 26 Aralık 2010 Şeyh Nazım Kıbrısi… Şeyh Nazım Adil… Ya da Şeyh Nazım Efendi… Sufizmin Büyük Ustası, Nakşibendi Tarikatı’nın Büyük Şeyhi… Çok yakınındaki sevenlerine göre, “Sultan”… Bir Kıbrıslı… Nazım Kıbrısi, 20 (Bazı kaynaklara göre) 21 Nisan 1922’de Larnaka’da doğdu… Cuma günü doğan
Şilili madenciler Şeyh Nazım’ı ziyaret etti 20 Aralık 2010 Pazartesi 16:53 69 gün yerin 700 metre altında mahsur kaldıktan sonra kurtulan 33 Şilili madencilerin bir kısmı KKTCde Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Nazım’ı ziyaret etti. Şili’de bir maden göçüğünde 69 gün toprağın 700 metre altında mahsur kalan 33 madenciden 4’ü KKTC’ye gelerek Nakşibendi tarikatının
MPL Televizyonun Bâb-ı Âlem programından 2008
Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi, Oğuzhan’ın “Türkoğluna rahatlık verme” duasını anlatıyor. 8 Ağustos 2009 – Almanya
“Kavmiyet iddia edenlerin uzerine lanet olsun” Şeyh Nazım el Kıbrısi
Şeyh Nazım el Hakkani dergahında Lefke, Kıbrıs – 21 Subat 2008
BismillahirRahmanirRahim HZ. LOKMAN’DAN OĞLUNA EY EVLADCIĞIM ! HİKMET, SENİN ON ŞEYİ YAPMANDIR: 1) ÖLMÜŞ KALBLERİ DİRİLTMELİSİN, 2) YOKSULLARLA OTURMALISIN, 3) HÜKÜMDARLARIN MECLİSLERNDEN SAKINMALISIN, 4) KÖLELERİ AZAT ETMELİSİN, 5) DÜŞKÜNLER İLE TANIŞMALISIN, 6) GARİPLERİ MİSAFİR ETMELİSİN, 7) FAKİRLERİ ZENGİN ETMELİSİN, 8) ŞEREFLİ KİMSELERİN ŞEREFİNİ ARTILMALISIN, 9) BÜYÜKLERİ DE YÜCELTMELİSİN, 10) DİLİNİ MUHAFAZA ETMELİSİN. BU ON ŞEY,
BismillahirRahmanirRahim Batılı gözüyle Fatih Büyük devlet ve ilim adamı olan Fatih, en büyük düşmanlarının gözlerini kamaştıran padişahtır. Eserlerinde ondan takdirle bahsetmişlerdir. Fetih sırasında İstanbul’da bulunan İtalyan Zorzo Dolfin bir keresinde şöyle demiştir: “Sultan Mehmed, çok az gülerdi. Zekası, daimi bir çalışma halindeydi. Çok cömertti. Her işte fevkalade atılgan, hatta cüretkârdı. Seçtiği hedeflere erişmek için çok
BismillahirRahmanirRahim Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi Sultan İkinci Abdülhamid Han, Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini, Onun kutsal beldesine hizmetler götürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir. Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesafeyi kaldırmak niyetiyle yaptırdığı Hicaz ve Bağdat Demiryolu, bunun en güzel örneği olmuştur. Demiryolu yapımının Medine’ye ulaştığı esnada, Sultanın
BismillahirRahmanirRahim Resulullahın (sav) amcası ve Hazret-i Ali’nin babası Ebu Talib (ra) Sana kimse dokunamaz İslamiyet kuvvetlendikçe müşriklerin düşmanlıkları arttı. Fakat Ebu Talib’den korktukları için bir zarar yapamıyorlardı. Müşrikler, Ebu Talib’e gelip “Ya yeğenini bize teslim et, yahut putlarımıza hakaret etmesin” dediler. Ebu Talib, müşriklerin arzusunu yeğenine bildirdi. Resulullah kabul etmedi. Ebu Talib, “Ey oğul sen
BismillahirRahmanirRahim Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V)’ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) : -Ya Ali sen buyur, gir dedi. O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu: -Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her
Bağlantılar