ALLAH´a Kul Ol
BismillahirRahmanirRahim. Mutlak ilmin ve hikmetin sahibi Allah (c.c), Hudutsuz bilen, ilmine hudut olmayan Allah (c.c) Hâkim, hikmetlerinin sayısı bilinmeyen Allah (c.c), Hikmet denizlerine hudut olmayan Allah (c.c), Her şeyi hikmet ile yaratan Allah celle ve âlâ; en ufaktan en büyüğe kadar varlıkta görünen her şeyi türlü hikmetle halk eden Allah. Yâ rabbi; bize seni bilmeyi, seni tanımayı ve seni arzulamayı ilham et.
Bu bir sohbettir, ne öğrenirsen kârdır. Şah-ı Nakşibend hazretleri demiştir ki: “Tarikatına sohbet ve hayru fiy cemiyya.”
Büyüklerin sözünü dinle, sözünü yere düşürme ve izinden ayrılma. Büyükler: Kendilerini Cenâb-ı Hakk’a verenlerdir. Kendini kendi nefsine veren adamın kıymet ve itibarı yoktur. Sen kendini Allah’a verebilirsen, teslim olabilirsen o zaman senin bir kıymetin olur. Cenâb-ı Hak kıymet taşıyan şeyi kabul eder de, kıymetsiz şeyi kabul etmez. Zaten kıymetsiz şeyi Allah’ın huzuruna takdim etmek büyük bir edepsizliktir ve belki küfürdür. Allah’a en iyisini takdim edeceksin.
Allah’ın huzuruna yakışan nedir?
Allah’ın huzuruna yakışan en iyisidir. Biz burada bir âciz kuluz başka bir hüviyetimiz yok. Hüviyetimizde “Allah’ın kulu” diye yazılmak isteriz. “Bu kimdir?” “Allah’ın kuludur.” Üzerinde “Allah’ın kuludur” diye bir hüviyet kâğıdı bulunsun, Allah’a kul diye yazılsın. Kıyamet gününde insanların hüviyetleri, kimlikleri böyle ayrılır: Allah’a kul, nefsine köle, Allah’a kul, dünyaya köle, Allah’a kul, şeytana uşak, Allah’a kul, hevâsına tapan.
Hüviyetinde Allah’a kul diye kim yazılıysa o kurtulur.
Bazı milletler veya insanlar fırka olup birbirleriyle çatıştıklarında barikat kurarlar. Barikattan geçerken hüviyetine, kimliğine bakar. Kimisini geçirir izzet eder, kimini bırakır. Mahşer gününde de insanlar bir mevziden geçecek, hüviyetlerine bakılacak, üzerinde “Allah’a kul” yazısı bulunan sıratı geçer, cennete girer. Allah’a kul yazmadı, “Şeytana köle, dünyaya uşak, nefsine tapan, hevâsına uyan” diye yazılanlar kenara alınacaktır.
Sen bilirsin; ister Allah’a kul yazıl, ister şeytana kul yazıl. Başka çıkar yol yok.
Allah’a kul Hakk’a tapar. Hakk’a kul, insanın yetişebileceği en yüksek şereftir. insan için yazılması en büyük şeref. Dünya hüviyet kartının kıymeti yok, Allah’ın yanında olan hüviyetimiz önemlidir. Altmış, yetmiş, seksen sene yaşadın, hüviyetini doğrultamadın mı? Dünyada yeni kart veriliyordu, niçin değiştirmedin? Niye Allah’a kul olmadın? Niye şeytana kul oldun? Niye dünyaya taptın? Niye nefsine taptın? Niye hevâna uydun? Bunlar sorulacak, öteki ibadet ve taatler hepsi buna bağlanmıştır. Onun için bizim iddiamız Allah’a kul olmaktır, gerçi bundan kaçıyoruz, yani Allah’a kulluğunun olmadığı yollara çok defa girip çıkıyoruz. Bazısı girer de dışarı çıkamaz. Girip çıkan çıkmaya yetişebilirse kurtulur, zira girdiği halde ecel yetişirse kurtulmaz. Girdi ve çıktı; çıktığı yerde ecel gelse kurtulur. Girdiği ânında ecel gelse imansız gider, “Allah’a kul değil” yazılır. Onun için her hareket ve sükûnda her şeyde şöyle mülâhaza etmek gerekir: Allah’a kul isem bunu yapabilir miyim? Bunu yapmam gerekir mi? Allah’a kul isem bu yalanı nasıl söyleyeyim? Haram nasıl yiyeyim? Nasıl namazı terk edeyim? Nasıl içki içeyim? Nasıl zinaya gideyim? Nasıl kötü yola gireyim?
Bu mülâhaza en ufak harekette senin yanında bulunacaktır ve sorsan, bilgisayar gibi anında sana cevap gelir. Bu işi ben yapayım mı? dediğinde cevap iste. Tuşa dokundun demek ki, cevap ya müsbet gelir ya menfî gelir. “Kulum bunu yapma, kulluğuna yakışmaz, benim kullarıma yakışmaz. Ey kulum, bunu yapmamak kulluğu terketmektir bunu yapmak lâzımdır, kulum isen bunu yap”diye cevap gelir. Cevap alamayacağın hiçbir hareket yoktur.
Hz. Peygamber (s.a.v), “Bir mesele hakkında bir kimselere danışsan ve sorduğun kimselerin hepsi olur, olabilir diye sana cevap verseler yine de kalbine bir danış” diyor. Onu kendi kendine Allah’ın huzuruna takdim et, peygamber huzurundan cevap iste veya yakın olan evliyadan ya yatırlardan ya kalbine gelen bir veliyullah tan cevap iste. Anında cevap gelir. Bütün dünyanın müftüleri sana “olur” diye fetva verse yine de sen kendi vicdanında Allah’a, peygamberine, evliyasına danış, ne cevap verirlerse o cevap aslî cevaptır. Fetvayla kalma, bir de kendi nefsini yokla. Sen vicdanınla kendi kendine kaldığında gelecek cevabı dinle. Hemen anında gelir, bilgisayardan daha süratli gelir.
Doğruluk, Allah katında insana şan ve şeref kazandırır.
Cenâb-ı Allah; “Yâ kulum, ya abdı, ne istersin?”
- “Seni isterim, başka istediğimiz yok.”
- “Senin isteyeceğin, bildiğin şeylerdir, Benim sana vereceğim, aklından, hayalinden bile geçmez; gözler görmedik, kulaklar işitmedik, kimsenin hatır ve hayaline gelmedik!”
Allah bu; Allah senin bildiğinden vermez. Senin bilip ve istediğin nedir? Hiç. Edep; aslında, “Seni isterim” demektir. Allah’ın huzurunda sen ne söylesen çok düşüktür, kendimize göre incik boncuk cinsindendir.
Allah; “Yâ kulum, Benden ne istersin?” diye sorduğunda, Allah’tan isteyeceğini bildiğin vakitte, “Seni isterim ey Rabbim, Sana kulum, Senin için yaşadım, Senin yolunda dünyadan gittim” dediğinde Cenâb-ı Allah gözler görmedik, akla hayale gelmedik âlemlerden verecektir. İşte böyle böyle kalplerimizi mevlâya vermeye gayret edeceğiz. Bize verilen izinle yeryüzünde dolaşıp rızkımızı helâlinden toplamaya da memuruz. Dünya kalbimizde değil elimizde olacak ve o dünyayı Allah yolunda kullanmak bize müyesser olsun!
El-fatiha
- Şeyh Nazım Kıbrısi Hz. (ks)
Bismillahir Rahmanir Rahim
Tasavvuf terbiyesinin asıl hedefi kâmil insan yetiştirmektir. Ariflerin tarifine göre kâmil insan, Allah’a aşık olmuş, kalbi gaflet ve manevi kirlerden zikir ile huzur bulmuş, (arınmış) gönlü boş arzu ve sahte sevgilerden arınmış, nefsi ilâhi emirlere itaat edecek bir kıvama gelmiş; kısaca içi ve dışıyla Yüce Allah’a teslim olmuş insandır. İşte bu kıvamı bulmak için önündeki rehbere samimi olarak inanmaya, gücü nisbetinde emir ve tavsiyelerine uymaya teslimiyet denir. Akıl sahibi olan ve insanlığı “göreceli” olmayan her insan teslimiyetin bir kafese sokma değil, aksine huzur dolu günlere ve özgürlüğe ulaşmak olduğunu görmekte zorlanmayacaktır…
İslâmı hakkıyla yaşayabilmek ve hakîkî kullukta bulunabilmek ancak teslîmiyetle mümkündür. Kulluk, aslında teslîmiyet demektir. Kalb, ancak teslîmiyetin tam olmasıyla huzûra kavuşur. Teslîmiyet, gönüldeki kederi ve sıkıntıyı izâle eder. Rûh, sevdiği ile beraber olur. Teslîmiyet ehli, dâima Hakk Teâlâ Hazretleri ile beraberdir.
İçi ve dışıyla Hakk’a teslim olan kimse, Allahu Tealâ’dan başka her şeyin köleliğinden kurtulur, hür olur, kalbi Allah ile huzur, ilâhi aşk ile hayat bulur. Hakk’a itiraz eden kimse ise, iradesini nefsinin eline vermiş olur. Bundan sonra o kimse kendisini hür irade ve hürriyet sahibi görse de, aslında bütün yaptıkları bir çeşit köleliktir. Çünkü bu kimse, devamlı nefsine köle, şehvetine esir, midesine hizmetçi, maddeye bekçi, insanların aferin ve alkışına bağımlı bir halde hayat sürmektedir. Böyle bir hayat şeref ve hürriyet değil, tam manası ile zillet ve köleliktir.
Aşure Günü – Hadra Zikir
1663 Wheat Hill Rd.
Sidney Center, NY 13839
Peru’daki Osmanlı Dergahı, tebliğde sınır tanımıyor And Dağları arasında kalan Kızılderili köylerine tebliğ çalışmaları yürüten ‘Osmanlı Perulular’ sınır ve mesafe tanımıyor 22 Şubat 2013 / 07:37 And Dağları arasında kalan Kızılderili
“Prayer Vigil”, Amerikan Kızılderililerinin organize ettiği ve her yıl, Beyaz Saray’ın önünde, herkese açık ve iki gün süren, “dünyada barış” amaçlı bir etkinliktir. Son on yıldır, Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi Hz. ve müridlerinin de davet edildiği bu etkinliğe Şeyhimizde büyük önem verirdi. 2002′deki ilk “Prayer Vigil”e, halifesi Lokman Efendi’yi göndermişti ve Lokman Efendi
‘İmana Giden Yol’ Şeyh Nazım ile röportaj – Havadis Gazetesi
Bab-ı Alem, MPL TV: ‘Kıbrıs Osmanlı Dergahı & Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi Hz.’ 2010 ( 1/6 ) ( 2/6 ) ( 3/6 ) ( 4/6 ) ( 5/6 ) ( 6/6 )
SABAH Gazetesi, Şeyh Nazım Kıbrısi ile Röportaj ”İnsanlara ARSLAN Lazım”
TNT Tv Hayatın Şifreleri Programı – Şeyh Nazım el Kıbrısi 5/10/2011 1 2 3 4 5 6 7
Şeyh Mevlana Nazım Kıbrısi Hz.’den Vakit Gazetesi Röportajı
KIBRIS, Nakşibendilerin dergahına girdi, Şeyh Nazım ve müritlerinin bir gününü izledi Pazar, 26 Aralık 2010 Şeyh Nazım Kıbrısi… Şeyh Nazım Adil… Ya da Şeyh Nazım Efendi… Sufizmin Büyük Ustası, Nakşibendi Tarikatı’nın Büyük Şeyhi… Çok yakınındaki sevenlerine göre, “Sultan”… Bir Kıbrıslı… Nazım Kıbrısi, 20 (Bazı kaynaklara göre) 21 Nisan 1922’de Larnaka’da doğdu… Cuma günü doğan
Şilili madenciler Şeyh Nazım’ı ziyaret etti 20 Aralık 2010 Pazartesi 16:53 69 gün yerin 700 metre altında mahsur kaldıktan sonra kurtulan 33 Şilili madencilerin bir kısmı KKTCde Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Nazım’ı ziyaret etti. Şili’de bir maden göçüğünde 69 gün toprağın 700 metre altında mahsur kalan 33 madenciden 4’ü KKTC’ye gelerek Nakşibendi tarikatının
MPL Televizyonun Bâb-ı Âlem programından 2008
Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi, Oğuzhan’ın “Türkoğluna rahatlık verme” duasını anlatıyor. 8 Ağustos 2009 – Almanya
“Kavmiyet iddia edenlerin uzerine lanet olsun” Şeyh Nazım el Kıbrısi
Şeyh Nazım el Hakkani dergahında Lefke, Kıbrıs – 21 Subat 2008
BismillahirRahmanirRahim HZ. LOKMAN’DAN OĞLUNA EY EVLADCIĞIM ! HİKMET, SENİN ON ŞEYİ YAPMANDIR: 1) ÖLMÜŞ KALBLERİ DİRİLTMELİSİN, 2) YOKSULLARLA OTURMALISIN, 3) HÜKÜMDARLARIN MECLİSLERNDEN SAKINMALISIN, 4) KÖLELERİ AZAT ETMELİSİN, 5) DÜŞKÜNLER İLE TANIŞMALISIN, 6) GARİPLERİ MİSAFİR ETMELİSİN, 7) FAKİRLERİ ZENGİN ETMELİSİN, 8) ŞEREFLİ KİMSELERİN ŞEREFİNİ ARTILMALISIN, 9) BÜYÜKLERİ DE YÜCELTMELİSİN, 10) DİLİNİ MUHAFAZA ETMELİSİN. BU ON ŞEY,
BismillahirRahmanirRahim Batılı gözüyle Fatih Büyük devlet ve ilim adamı olan Fatih, en büyük düşmanlarının gözlerini kamaştıran padişahtır. Eserlerinde ondan takdirle bahsetmişlerdir. Fetih sırasında İstanbul’da bulunan İtalyan Zorzo Dolfin bir keresinde şöyle demiştir: “Sultan Mehmed, çok az gülerdi. Zekası, daimi bir çalışma halindeydi. Çok cömertti. Her işte fevkalade atılgan, hatta cüretkârdı. Seçtiği hedeflere erişmek için çok
BismillahirRahmanirRahim Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi Sultan İkinci Abdülhamid Han, Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini, Onun kutsal beldesine hizmetler götürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir. Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesafeyi kaldırmak niyetiyle yaptırdığı Hicaz ve Bağdat Demiryolu, bunun en güzel örneği olmuştur. Demiryolu yapımının Medine’ye ulaştığı esnada, Sultanın
BismillahirRahmanirRahim Resulullahın (sav) amcası ve Hazret-i Ali’nin babası Ebu Talib (ra) Sana kimse dokunamaz İslamiyet kuvvetlendikçe müşriklerin düşmanlıkları arttı. Fakat Ebu Talib’den korktukları için bir zarar yapamıyorlardı. Müşrikler, Ebu Talib’e gelip “Ya yeğenini bize teslim et, yahut putlarımıza hakaret etmesin” dediler. Ebu Talib, müşriklerin arzusunu yeğenine bildirdi. Resulullah kabul etmedi. Ebu Talib, “Ey oğul sen
BismillahirRahmanirRahim Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V)’ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) : -Ya Ali sen buyur, gir dedi. O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu: -Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her
Bağlantılar