Osmanlılık ve milliyetçilik
Bismillahirrahmanirrahim
Müminlere nasihat hepimize aittir. Tüm müslümanlara bilhassa. Bilhassa diyorum. Özellikle demiyorum. Buna cok dikkat edecegim. Çünkü şeytan bizim bütün ananeleri ve ne gibi bir kıymetimiz varsa ıskarta yerine attırmıştır. Ne kadar ıskarta varsa… Anladın mı sen ıskartayı? Şimdi moloz kabilinden ne varsa hepsini kıymetli olarak bize takdim etmiştir. Bilhassa bu Islam aleminde olmuştur. Müslümanlar birinci sınıf olmuştur İslam´a hakaret etmede. İslam´a gayri müslimlerden ziyade müslümanlar hakaret etmede bu asir.
Dinimizi bunun için bozduk. Örf, anane töre ne varsa eskiye ait attik. İyidir kötüdür diye bakmadik hepsini attik. Bize mahsus olan kiyafetimizi beğenmedik. Coluğumuzu çocuğumuzu yetiştirir iken sünnete riayet etmedik.
Bir sünnet terk olunduğu vakit yerine bir bidat gelmiştir. Bidat dediğim uygunsuz bir iştir. Mükemmel olan sünnettir. Ve onun gösterdiği yoldur. Sünneti bıraktıkları vakit insanlar yerine uygunsuz iş buluyorlar.
Osmanlı dedirtmediler. Osmanlı´nın 600 senelik cihan devletinin efendim meydana getirdiği ihtişamlı tarihimizi berbat ve bednan ettiler (yani adını kötüye çıkardılar). Ve aslımız Osmanlı olduğu halde aslımızdan bizi ayırtıp avladılar.
Ve Müslümanlar milliyetcilik davasına girdikleri için Osmanlılığa karşı çıkıp Osmanlılık şemsiyesi altında ne kadar muhtelif ırklar varsa hepsini ırkçılık davasına sapmalarına yol açtılar. Bu sefer başladılar Çerkezler “Çerkezim“ demeye Dağıstanlılar “Dağıstanlıyım“ demeye efendim Araplar “Arabım“ demeye Gürcüler “Gürcüyüm“ demeye Lazlar “Lazım“ demeye Tomaklar “Tomağız“ demeye Çeçenler “Çeçeniz“ demeye.
Hasıl-ı kaç çeşit insan varsa müslümanlık ismi altında Osmanlılık şemsiyesini kaldırdıklarında her birerleri kendi milliyetçiliklerine sarılaraktan ayrılmaya ve bölünmeye doğru gittiler. M illiyetçilik bizi toplamadı. Dağıttı. Onlar ümmetçiliği kabul etmedilerdi. Ümmetçilik hoşlarına gelmedi. Çünkü ümmetçilik Müslümanlığa göstertilen yol idi. Onu kabul etmediler. “Biz Milliyetçiyiz“ dediler. “Onlar başkadır. Biz başkayız“ dediler. Böyle yaptıklarından Cenab-ı Hak ceza olarak İslam Alemini bölmüştür. Şimdi İslam Alemi içerisinde kaç çeşit insan grubu varsa etnik olarak. Hepsi de milliyetçilik dava ederek ayağa kalktılar, bölündüler. Şimdi İslam Alemi bölünmüştür.
Meseleler meydana çıktı. Neden? İşte bu milliyetçiliğin kötü yemişini yiyorlar şimdi müslümanlar. Osmanlılığı beğenmediler. Çünkü Osmanlı bu kadar milletleri şemsiyesi altında sancağı altında barındırdı. Osmanlı olaraktan efendim onun topladığı ne kadar muhtelif ırklar olsa da hepsi Osmanlılık şemsiyesi altında Ümmet-i Muhammed olma şerefi ile bir ve beraber idiler. Bunu kaldırdıkları için Allah onlara ceza verdi.
“Biz onlardan ayrılacağız” dediler müslüman milletler birbirleri için. Ki, İslam´ı yıkmak için uğraşanların taktiği idi bu. “Biz bu müslümanları birbirlerinden ayırmadıktan sonra İslamı ve Müslümanlığı çökertemeyiz.”dediler. Onun için bunu yaptılar. Müslümanlara; “Siz bu millettensiniz. Şu millettensiniz” dediler. Müslümanları darmadağın ettiler. Sonra da diğer bir müslüman millete de dediler ki; “Sizin onlar ile işiniz ne? Siz başkasınız. Ayrılacaksınız.” Onlar da ayrıldı. Velhasıl-ı kaç çeşit türlü insan grubu varsa hepsi ayağa kalktı.
Bunu ne için yaptılar. Bizim cahil başlarımız gafletlerinden sarhoşluklarından dolayı bu gibi hakikatları göremediler. Bu millete ve Osmanlı´ya büyük suikast yaptılar. Dinimize ve herşeyimize karıştılar. Dinimizi niye bozdular. Bugünkü nesli babaları anlamıyor. Çünkü hiç bir millette olmayan bir suikasta maruz kaldı bu bizim milletimiz Osmanlı. Osmanlı´ya öyle bir suikast teşkil ettiler. Ki, dilini unutsun, dinini unutsun. Mazimizden kökümüzden olan aradaki köprüleri attılar ki, bir kere daha maziye uzanıpta bir kudretli devlet meydana getirmeyelim. Olmaya bir daha Osmanlı Devleti.
Koca imparatorluğu yıktık diye Osman Gazi´nin önüne kitabe yazdılar. Kafir yazsa o kitabeyi kafire yakışır. Amma bize Osman Gazi´nin türbesinin önüne 600 senelik “Osmanlı İmparatorluğunu yıktık” diyerekten kitabe koyması yakışmaz. Bunu söylemeye mecbur oldum. Bu hakikatlardan maalesef halen müslüman geçinen bu kadar millet gafildir.
Ben Osmanlıyım, bitti. Hürüm, herşeyim ile. Dinim ile imanım ile efendim adet ve ananemizlen Osmanlı´ya bağlıyım, köke bağlıyım. Birileri mantarlığı kabul etti iseler etsinler ve başlarına geleni çeksinler. Biz mantar değiliz. Biz koskoca kökten gelen aslımız ve neslimiz belli olan Osmanlıyız. Osmanlı´nın neslide Adem Peygambere kadar yazılıdır.”Seceresi“ derler. Yani soyu sopu bellidir. Anası da bellidir. Babası da bellidir.
Osmanlı´nın seceresi taaa Edebali Hazretlerine….ki o Ehl-i Beyt idi. Ondan Peygamber-i Zişan´a Peygamber-i Zişan´dan onun kabilesi ve sülalesi ilen taa Adnan´a Adnan´dan İsmail Aleyhisselam´a İbrahim Aleyhisselam´a ondan taa Adem Aleyhisselam´a kadar secereleri vardır. Bir temiz-i paktırlar. Bu söze müslümanlar inansınlar. Yetişir bu duydukları. Osmanlılık şemsiyesi altında toplansınlar.
el-Fatiha
-Seyh Nazım el Kıbrısi el Hakkani (ks)
Bismillahir Rahmanir Rahim
Tasavvuf terbiyesinin asıl hedefi kâmil insan yetiştirmektir. Ariflerin tarifine göre kâmil insan, Allah’a aşık olmuş, kalbi gaflet ve manevi kirlerden zikir ile huzur bulmuş, (arınmış) gönlü boş arzu ve sahte sevgilerden arınmış, nefsi ilâhi emirlere itaat edecek bir kıvama gelmiş; kısaca içi ve dışıyla Yüce Allah’a teslim olmuş insandır. İşte bu kıvamı bulmak için önündeki rehbere samimi olarak inanmaya, gücü nisbetinde emir ve tavsiyelerine uymaya teslimiyet denir. Akıl sahibi olan ve insanlığı “göreceli” olmayan her insan teslimiyetin bir kafese sokma değil, aksine huzur dolu günlere ve özgürlüğe ulaşmak olduğunu görmekte zorlanmayacaktır…
İslâmı hakkıyla yaşayabilmek ve hakîkî kullukta bulunabilmek ancak teslîmiyetle mümkündür. Kulluk, aslında teslîmiyet demektir. Kalb, ancak teslîmiyetin tam olmasıyla huzûra kavuşur. Teslîmiyet, gönüldeki kederi ve sıkıntıyı izâle eder. Rûh, sevdiği ile beraber olur. Teslîmiyet ehli, dâima Hakk Teâlâ Hazretleri ile beraberdir.
İçi ve dışıyla Hakk’a teslim olan kimse, Allahu Tealâ’dan başka her şeyin köleliğinden kurtulur, hür olur, kalbi Allah ile huzur, ilâhi aşk ile hayat bulur. Hakk’a itiraz eden kimse ise, iradesini nefsinin eline vermiş olur. Bundan sonra o kimse kendisini hür irade ve hürriyet sahibi görse de, aslında bütün yaptıkları bir çeşit köleliktir. Çünkü bu kimse, devamlı nefsine köle, şehvetine esir, midesine hizmetçi, maddeye bekçi, insanların aferin ve alkışına bağımlı bir halde hayat sürmektedir. Böyle bir hayat şeref ve hürriyet değil, tam manası ile zillet ve köleliktir.
Aşure Günü – Hadra Zikir
1663 Wheat Hill Rd.
Sidney Center, NY 13839
Peru’daki Osmanlı Dergahı, tebliğde sınır tanımıyor And Dağları arasında kalan Kızılderili köylerine tebliğ çalışmaları yürüten ‘Osmanlı Perulular’ sınır ve mesafe tanımıyor 22 Şubat 2013 / 07:37 And Dağları arasında kalan Kızılderili
“Prayer Vigil”, Amerikan Kızılderililerinin organize ettiği ve her yıl, Beyaz Saray’ın önünde, herkese açık ve iki gün süren, “dünyada barış” amaçlı bir etkinliktir. Son on yıldır, Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi Hz. ve müridlerinin de davet edildiği bu etkinliğe Şeyhimizde büyük önem verirdi. 2002′deki ilk “Prayer Vigil”e, halifesi Lokman Efendi’yi göndermişti ve Lokman Efendi
‘İmana Giden Yol’ Şeyh Nazım ile röportaj – Havadis Gazetesi
Bab-ı Alem, MPL TV: ‘Kıbrıs Osmanlı Dergahı & Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi Hz.’ 2010 ( 1/6 ) ( 2/6 ) ( 3/6 ) ( 4/6 ) ( 5/6 ) ( 6/6 )
SABAH Gazetesi, Şeyh Nazım Kıbrısi ile Röportaj ”İnsanlara ARSLAN Lazım”
TNT Tv Hayatın Şifreleri Programı – Şeyh Nazım el Kıbrısi 5/10/2011 1 2 3 4 5 6 7
Şeyh Mevlana Nazım Kıbrısi Hz.’den Vakit Gazetesi Röportajı
KIBRIS, Nakşibendilerin dergahına girdi, Şeyh Nazım ve müritlerinin bir gününü izledi Pazar, 26 Aralık 2010 Şeyh Nazım Kıbrısi… Şeyh Nazım Adil… Ya da Şeyh Nazım Efendi… Sufizmin Büyük Ustası, Nakşibendi Tarikatı’nın Büyük Şeyhi… Çok yakınındaki sevenlerine göre, “Sultan”… Bir Kıbrıslı… Nazım Kıbrısi, 20 (Bazı kaynaklara göre) 21 Nisan 1922’de Larnaka’da doğdu… Cuma günü doğan
Şilili madenciler Şeyh Nazım’ı ziyaret etti 20 Aralık 2010 Pazartesi 16:53 69 gün yerin 700 metre altında mahsur kaldıktan sonra kurtulan 33 Şilili madencilerin bir kısmı KKTCde Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Nazım’ı ziyaret etti. Şili’de bir maden göçüğünde 69 gün toprağın 700 metre altında mahsur kalan 33 madenciden 4’ü KKTC’ye gelerek Nakşibendi tarikatının
MPL Televizyonun Bâb-ı Âlem programından 2008
Şeyh Abdulkerim el Kıbrısi, Oğuzhan’ın “Türkoğluna rahatlık verme” duasını anlatıyor. 8 Ağustos 2009 – Almanya
“Kavmiyet iddia edenlerin uzerine lanet olsun” Şeyh Nazım el Kıbrısi
Şeyh Nazım el Hakkani dergahında Lefke, Kıbrıs – 21 Subat 2008
BismillahirRahmanirRahim HZ. LOKMAN’DAN OĞLUNA EY EVLADCIĞIM ! HİKMET, SENİN ON ŞEYİ YAPMANDIR: 1) ÖLMÜŞ KALBLERİ DİRİLTMELİSİN, 2) YOKSULLARLA OTURMALISIN, 3) HÜKÜMDARLARIN MECLİSLERNDEN SAKINMALISIN, 4) KÖLELERİ AZAT ETMELİSİN, 5) DÜŞKÜNLER İLE TANIŞMALISIN, 6) GARİPLERİ MİSAFİR ETMELİSİN, 7) FAKİRLERİ ZENGİN ETMELİSİN, 8) ŞEREFLİ KİMSELERİN ŞEREFİNİ ARTILMALISIN, 9) BÜYÜKLERİ DE YÜCELTMELİSİN, 10) DİLİNİ MUHAFAZA ETMELİSİN. BU ON ŞEY,
BismillahirRahmanirRahim Batılı gözüyle Fatih Büyük devlet ve ilim adamı olan Fatih, en büyük düşmanlarının gözlerini kamaştıran padişahtır. Eserlerinde ondan takdirle bahsetmişlerdir. Fetih sırasında İstanbul’da bulunan İtalyan Zorzo Dolfin bir keresinde şöyle demiştir: “Sultan Mehmed, çok az gülerdi. Zekası, daimi bir çalışma halindeydi. Çok cömertti. Her işte fevkalade atılgan, hatta cüretkârdı. Seçtiği hedeflere erişmek için çok
BismillahirRahmanirRahim Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi Sultan İkinci Abdülhamid Han, Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini, Onun kutsal beldesine hizmetler götürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir. Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesafeyi kaldırmak niyetiyle yaptırdığı Hicaz ve Bağdat Demiryolu, bunun en güzel örneği olmuştur. Demiryolu yapımının Medine’ye ulaştığı esnada, Sultanın
BismillahirRahmanirRahim Resulullahın (sav) amcası ve Hazret-i Ali’nin babası Ebu Talib (ra) Sana kimse dokunamaz İslamiyet kuvvetlendikçe müşriklerin düşmanlıkları arttı. Fakat Ebu Talib’den korktukları için bir zarar yapamıyorlardı. Müşrikler, Ebu Talib’e gelip “Ya yeğenini bize teslim et, yahut putlarımıza hakaret etmesin” dediler. Ebu Talib, müşriklerin arzusunu yeğenine bildirdi. Resulullah kabul etmedi. Ebu Talib, “Ey oğul sen
BismillahirRahmanirRahim Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V)’ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) : -Ya Ali sen buyur, gir dedi. O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu: -Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her
Bağlantılar